arthur schopenhauer

alman bir filozof, yazar ve eğitmendir. schopenhauer, alman felsefe dünyasındaki ilklerdendir ve dünyanın anlaşılmaz, akılsız prensipler üzerine kurulu nedenselliklerinin olduğunu söyleyerek dikkatleri çekmiştir. ayrıca schopenhauer, nietzsche'nin ilk akıl hocasıdır. (bkz: die beiden grundprobleme der ethik) ahlakın iki temel meselesi

maşallah stoper gibi adı soyadı var adamın.

bu adamın (bkz: hayatın anlamı) diye bir kitabı vardır ki okunması gerekir. ''zamanın bizi telaş içerisinde biteviye koşturup durması, bize asla nefes alma imkânı sunmaması, elinde kamçıyla buyurgan bir işveren gibi hepimizin tepesinde beklemesi ile hayatımızın bir azap ve işkenceye dönmesi arasında en küçük bir bağ kurma imkânı yoktur.''

ha bir de arthur schopenhauer demişken google arama motoruna arthur schopenhauer'ın kötümserliği(pesimizm) yazın ve okuyun. her insan o pesimizmde kendini biraz bulur.

(bkz: aşkın metafiziği) (bkz: cinsel aşkın metafiziği) "evet zeki adamlar, çok okumuşlar, fazla bilgililer, kim bilirdi, kimin aklına gelirdi, nasıl, ne zaman ve nerede herşeyin bir eşi olacağını? neden aşık olduklarını ve öpüştüklerini? evet mağrur bilgeler, söyleyin bana, neden? hem ne oldu bana o zaman? bulun ve söyleyin bana, nerede, nasıl, ne zaman? ve neden benim başıma geldi bu?" (bkz: bürger) (bkz: jerry m. burger)

''aşk, insan türünü sürdürmek için bireye kurulmuş tuzaktan başka bir şey değildir.''

''insan sadece yalnız olduğu zaman bütünü ile kendisi olur..''

"okumak; kendi kafanla değil, başkasının kafasıyla düşünmeye benzer."

''bilincimiz ruhun sadece yüzeyi, ki yerkürenin sadece yüzeyini bildiğimiz gibi onun da içini değil, sadece kabuğunu biliyoruz.'' ''bir insanın kötü bir karakter özelliğini unutmak, güçlük ile kazanılmış parayı sokağa atmak gibidir.'' ''deha, kendisinin hiç kimseden öğrenmediği şeyi, insanlığın ondan öğrendiği insandır.'' ''gelişimimiz için bir aynaya ihtiyacımız vardır.''

abi tuğla gibi soyadı var adamın. (bkz: şopenaur) okudukça okuyası, söyledikçe söyleyesi geliyor insanın. (bkz: okuması keyif veren kelimeler)

"zeki bir insan yalnızlıkta, düşünceleri ve hayal gücüyle mükemmel bir eğlenceye sahiptir."

''insanın kırk yaşına kadar geçen yılları bir kitap, geri kalan yılları da o kitabın eleştirmesidir.'' ''her yerde kendi başımıza olduğumuzdan, mutluluğumuzu da kendimiz yaratır ya da buluruz.'' " çok bilgelikte çok keder var; ve bilgisini arttıran kederini arttırır. "

"kibar ve dostca davranarak insanları esnek ve itaatkar yapabilirsiniz, bu yüzden sıcaklık balmumu için neyse kibarlık da insan doğası için odur." günümüz şartlarına kesinkes uygun olmayan bu güzel sözün sahibi alman filozof.

serbest çağrışım karambolünde gece gece aklıma düşmüş zat-ı muhterem. birbirlerini en çok etkileyen insanların, birbirlerini en çok tanımayan insanlar olduklarını söylediği bir tespiti vardır. biraz düşününce, hak vermemek olanaksız..

"i̇lişkideki üstünlük, sadece, ötekine hiçbir biçimde ve türde gereksinim duyulmamasından ve bunu belli etmekten ileri gelir. bu yüzden kadın olsun erkek olsun herkese ara sıra, ondan bal gibi de vazgeçebileceğimizi duyumsatmak yararlıdır, dostluğu pekiştirir. hatta çoğu insana ara sıra birazcık küçümseme hissettirmenin bir zararı yoktur. böylece dostluğumuza daha da çok değer verirler. harika bir italyan atasözü 'saygı duymayana saygı duyulur'diyor." üstat haklı.

-fikirleri ve hayatının çelişmesi konusunda sıklıkla eleştirilen filozof. -hegel'in felsefesi kadar kişiliğinden de nefret eder ve ona büyük bir kin besler. -mutlu olmaya çalışmak yerine mutsuz olmamaya çalışmayı salik vermiş aşmış insandır. elde edilen mutluluklarin nihayetinde geçici olduğunu ve kaybedildiğinde mutsuzluğa dönüştüğünü düşünür. -pek yerinde huysuzlukları vardır.

--- spoiler --- ...bu noktada, kendi düşünce ve yargısını geliştirme kapasitesi hiç bulunmayan, başkalarının görüşlerini tekrarlayan kimselerin konuşmasına izin vardır sadece. Üstelik bu kişiler söz konusu düşünceleri savunurken alabildiğine gayretkeş, bir o kadar da hoşgörüsüzdür. Çünkü farklı düşünenlerden nefret etmelerinin nedeni, onların başka bir görüşü savunuyor olması değil, kendi fikir ve yargılarını oluşturmaya kalkışmalarıdır; oysa kendileri böyle bir şeye asla girişebilmiş değillerdir ve aslında bunun farkındadırlar. - Kısacası, düşünebilenler çok azdır ama herkes fikir sahibi olmak ister. Kendileri düşünmek yerine başkalarının hazır fikirlerini almayıp da ne yapsınlar?... --- spoiler --- Eristik Diyalektik adlı kitabından

"istediğimizi yapabiliriz ama istediğimizi özgürce isteyemeyiz" diyerek isteme güdümüzün özgür olmadığını ifade eden filozof. yani özgür irademizin o kadar da özgür olmadığını söylüyor. bugün medya aracılığıyla üstümüzde denenen algı operasyonları ve sosyal mühendisliğin etkilerine baktığım zaman irademizin tamamen özgür olmadığı görüşünü destekliyorum. buna verebileceğim en büyük örnek de pırlantadır; köleler tarafından zorla çıkartılan, satması bile dert olan, değerli olmasına rağmen yatırımlık olmayan bu maden işçiliği ürünü bir anda "her kadının hakkı" oluverdi. birileri algımızı değiştirerek bir şeyleri -ihtiyacımız olmadığı hâlde- istememizi sağlayabiliyor. belki sayın schopenhauer bu sözünü başka bir şey ifade etmek için kullanmış olabilir ama kurduğu cümle günümüz gerçekleriyle örtüşüyor.

"Bütün istekler ihtiyaçtan, yani eksiklikten, yani acıdan doğar."

"İnsanları incitmek kolaydır, onları iyileştirmek ise zor, hatta olanaksızdır. "

1788-1860 yılları arasında yaşamış olan alman filozof, yazar ve eğitmen. kendisi, friedrich nietzsche‘nin akıl hocasıdır. ırkçılık yapan beyinsizlerden ve sürekli şovenist takılan ahmaklardan ötürü şöyle demiştir; “en değersiz gurur, milli gururdur. bu, onunla gurur duyandaki bireysel özelliklerin yoksunluğunu ele verir. çünkü insan neden milyonlarca insanlarla paylaştığı bir özelliğe tutunma gereği duyabilir ki başka türlü? dikkate değer kişisel niteliklere sahip olan, sürekli göz önünde bulundurduğu ülkesinin hatalarını açıkça görebilecektir. ama dünyada gurur duyabilecek hiçbir şeyi olmayan her zavallı aptal gurur duyabilmek için son çare olarak ait olduğu ülkesi ile gurur duyar.”

irade ile her şeyin gerçekleştirileceğini savunmuş olan filozof. Yani diyor ki bir şeyi yeter ki iste sonrası zaten gelecek. Ben bu fikrine pekte katılmıyorum açıkçası ya bazı şeyleri çok istemiyorum ya da istemekle olmuyor xd

Bu dünyanın mutlu olmak için tasarlanmadığını birçok sözüyle gözümüze sokan filozofun karamsar olarak nitelendirilmesini halen haklı bulmuyorum. Hayat ne kadar sert ise gerçekler de o kadar sert olacaktır. Bir fikrin hoşumuza gitmemesi onun doğruluğuna veyahut geçerliliğine ket vurmaz. Acının yokluğudur mutluluğu doğuran. "Aklı başında kişi hoş olanın değil, acı vermeyenin peşindedir." -Aristoteles (bkz: kirpi ikilemi)

Annesinin kendisine yazdığı mektup gorsel Schopenhauer'ı hariç tutuyorum ama bazı aydın geçinenlerin yüzüne yüzüne söylemelik olmuş djfjtj Babası da önemli bir noktaya dikkat çekmiş tabi gorsel Madridli bela olması lazım geçenlerde dik duruşla ilgili bir entry girilmişti sözlükte bulamadım şimdi. Bence çok haklı bir entrydi. Bir baba da yıllar önce oğluna aynı nasihatleri vermiş. Günaydın, hepinize haddinizi bildiğiniz dik oturuşlu günler dilerim.

Felsefem bana asla bir şeyler getirmedi ama çok şeyi benden uzak tuttu yaşam bilgeliği üzerine aforizmalar

"Güzellik, sunulduğu kişinin kalbini bizim için önceden kazanan bir tavsiye mektubudur." İnsanoğlu bu tavsiye mektubunu her daim kullanmıştır. Özellikle kadınlar.

kıskançlığın sandığımızdan daha büyük bir acı olduğunu söyleyen ilk insan olabilir. bir insan sevdiği birini toprağa vermenin yasını bir ömür tutar, aynı hissi başka durumlarda da yaşar der. kıskançlığı da buna örnek verir. çünkü o insanı yaşarken kaybetme ihtimalimiz var; şayet o insan başka insanlarla bizden daha fazla muhatap oluyorsa... her ne kadar ilk intibada kulağa mantıklı gelse de kıskançlığı yasla açıklamanın zorlama olduğu kanısındayım. çünkü biri doğal refleks iken, diğeri daha çok fıtrat. sevdiği birini kaybeden hemen hemen her insan yas tutar. fakat sevdiği biri başkasıyla kendisinden daha fazla vakit geçirdi diye her insan kıskanacak diye bir kaide yok. bu iki yönelim arasında paralel bir gidişat olsa eyvallah diyeceğim ama yok. emsal; (bkz: eskimoların gavat olması)